T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
Esas No : 2018/1480
Karar No : 2018/2632
Yukarıda tarih
ve numarası yazılı olan Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce verilen
kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz
dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar
okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Davacının
açtığı yargılamanın yenilenmesi davasının reddine dair karara karşı istinaf
başvurusunda bulunulması üzerine verilen başvurunun esastan reddine dair karara
karşı bu kez yine davacı tarafından temyiz talebinde bulunulmuştur.
6100 sayılı
HMK geçici 3/2. maddede Bölge Adliye Mahkemeleri'nin göreve başlama tarihinden
önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun'un
26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ
454'üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı ve bu kararlara
ilişkin dosyaların bölge adliye mahkemelerine gönderilemeyeceği, düzenlenmiş
olup bu düzenlemenin 1086 sayılı HUMK 445 ila 454. maddeler arasında yer alan
yargılamanın yenilenmesine ilişkin hükümleri de kapsadığı anlaşıldığından bu
düzenlemenin sonucu olarak 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar HUMK
hükümlerine göre temyize tabi olduğu gibi, HUMK hükümlerine göre temyize tabi
olarak verilmiş kararlar hakkındaki yargılamanın yenilenmesi talepleriyle
ilgili verilen kararların da istinafa tabi olmayıp doğrudan HUMK hükümlerine
göre temyize tabi olduğu sonucuna varılmalıdır.
Yargılamanın
yenilenmesi davasının yeni bir dava olduğu ve önce verilen kararın kesinleşmiş
olduğu, maddede ise kesinleşinceye kadar denildiğinden kesinleşmiş kararları
kapsamayacağı için önce istinafa tabi olduğu akla gelebilir ise de maddede açıkça yargılamanın yenilenmesiyle
ilgili HUMK 445 ila 454. maddelerin de belirtilmesi yanında, yargılamanın
yenilenmesi talebi kabul edildiğinde önceki karar iptal edilerek yeniden karar
verileceğinden önceki kararın kesin
hüküm etkisi kalkacağı için kesinleşmiş bir karardan da söz edilemeyecek olması
nedeniyle bu yönüyle dahi bu kararın istinafa tabi olması söz konusu
olamayacaktır.
Aksinin kabulü
halinde hakkında Yargıtay incelemesi yapılmış bir kararın, Bölge Adliye
Mahkemesi'nce değerlendirilip Yargıtay’ın değerlendirmesinin aksi sonucu içeren
bir şekilde iptal edilmesi gibi bir
sonuç ortaya çıkabileceğinden yasa yolu aşamalarının mahiyetiyle de bağdaşmayacak
böyle bir sonuca varılamayacağı açık olduğundan bu halde doğrudan HUMK
hükümlerine göre Yargıtay tarafından temyiz incelemesi yapılması gerektiği
açıktır.
Hal böyle iken
mahkemece istinaf yolunun açık olduğu belirtilmek suretiyle karar verilmiş ve
istinaf talebi üzerine dosyanın gönderildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi
15. Hukuk Dairesi tarafından da istinaf incelemesi yapılarak 02.05.2017
tarihinde 2017/236 Esas 2017/247 Karar sayılı olarak istinaf başvurusunun
esastan reddine karar verilmiştir. İstinaf incelemesi yapılarak verilen bu
karar açık kanun hükmüne aykırı olduğundan 2017/236 Esas 2017/247 Karar sayılı
bu kararın kaldırılmasına karar verilmiş ve ilk derece mahkemesi kararı
yönünden yapılan istinaf başvurusunun HUMK hükümlerine göre temyiz talebi
olduğu kabul edilerek bu hükümlere göre temyiz
incelemesine geçilmiştir.
Dosyadaki
yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve
özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre
Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 15.12.2016 günlü 2016/426 Esas
2016/512 Karar sayılı hükmüne yönelik, yerinde olmayan bütün temyiz
itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda
yazılı bakiye 4,50 TL temyiz ilâm harcının temyiz eden yargılamanın iadesini
talep eden davacıdan alınmasına, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün
içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 21.06.2018 gününde
oyçokluğuyla karar verildi.
- K A R Ş I
O Y -
Dava, eser
sözleşmesinin bir türü olan Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi'nden kaynaklanan
yargılamanın yenilenmesi talebinden ibarettir. Davacı yüklenici, davalı ise
arsa sahibidir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda
yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine
karar verilmiş, verilen karar davacı vekilince yasal süresi
içerisinde temyiz edilmiştir.
Yargılamanın
yenilenmesi davasına konu ilk davada; eser sözleşmesinin bir türü olan kat
karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan davanın mahkemece yapılan yargılama
sonucu 2014/167 Esas, 2014/353 Karar
davanın kısmen kabulüne karar
verilmiş,verilen kararın temyiz edilerek kesinleşmesi üzerine 17.08.2016
tarihli dilekçe ile yargılamanın yenilenmesi davası açılmış ve mahkemenin
02.05.2017 tarih, 2016/426 Esas, 2016/512 Karar sayılı kararı ile yargılamanın
yenilenmesi davasının reddine karar verilmiş, verilen karar talep eden vekili
tarafından istinaf edilmiş ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk
Dairesi'nce istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve bu karar
temyiz edilmiştir. Verilen kararın karar tarihi Bölge Adliye Mahkemelerinin
kuruluş tarihi olan 20.07.2016 tarihinden sonradır. Sayın çoğunluk kararın
istinafa tabi olmayıp temyize tabi olduğu görüşü ile istinaf mahkemesinin
kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesinin kararın onanmasına karar
vermiştir. İşin esası ile ilgili bir görüş ayrılığım bulunmamakla birlikte
kararın istinafa tabi olduğu ve istinaf mahkemesi kararının incelenmesi
gerektiği görüşü ile sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Şöyle ki;
Genel olarak,
Kanun yolları,
olağan ve olağanüstü kanun yolları olarak iki kısımda incelenmektedir. Henüz
kesinleşmemiş bulunan kararlara karşı başvurulan kanun yollarına “Olağan Kanun
Yolları”, şekli anlamda kesinleşmiş kararlar aleyhine başvurulan kanun
yollarına ise, “Olağanüstü Kanun Yolları” denir. Bir karar aleyhine henüz
kesinleşmeden bir kanun yoluna başvurulabiliyorsa, bu olağan kanun yoludur.
Genel olarak, olağan kanun yolları istinaf ve temyiz kanun yoludur. kararın
kesinleşmesinden sonra istisnai olarak bir kanun yoluna başvuru imkânı
tanınmışsa, bu olağanüstü kanun yoludur. Nihai kararlara karşı süresi içinde bu
yollara başvurulmaz veya başvurulur da başvurudan olumlu sonuç alınamazsa ve
başka bir olağan kanun yolu da kalmamışsa, karar kesinleşir. kararın
kesinleşmesinden sonra başvurulabilecek kanun yolu, olağanüstü kanun yolu
olarak ortaya çıkmaktadır. Olağanüstü kanun yolu, yargılamanın yenilenmesi ve
kanun yararına temyiz olarak ortaya
çıkmaktadır.
Bu noktada
konumuz açısından olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesi ile
ilgili genel bilgilere göz atacak olursak, yargılamanın yenilenmesinin,
doktrinde, kesinleşmiş bir kararda ağır hukuki hatalar olma ihtimaline binaen
kabul edilen bir olağanüstü kanun yolu olduğu kabul edilmektedir. Hem doktrinde
hemde 31.03.1937 tarih, 1/13 sayılı ve 23.05.1956 tarih, 8/9 sayılı Yargıtay
İçtihadı Birleştirme Kararları'nda yargılamanın yenilenmesi ayrı bir dava
olarak kabul edilmektedir. Gerçekten de uygulamada yargılamanın yenilenmesi
talep edildiğinde ayrı bir esasa kaydedilmekte ve HMK hükümlerine göre
yargılama yapılmaktadır. HMK 374-381 madde hükümlerinde (HUMK 444-454 ) düzenlenen özel usul hükümleri de
uygulama alanı bulmaktadır (Somut olayımızda da mahkeme HMK'nın 374-381 madde
hükümlerini uygulamıştır.). Yargılamanın yenilenmesinin kabul edilmesi halinde
verilecek karar eski hükmü kaldırdığından yenilik doğurucu bir karar
verildiğinden yargılamanın yenilenmesinin bir dava olarak kabulünü de zorunlu
kılmaktadır. Yargılamanın yenilenmesi, ancak maddi ve şekli anlamda kesinleşmiş
kararlara karşı gidilebilen bir olağanüstü kanun yolu olduğu hiçbir kuşkuya yer
vermeyecek şekilde açıktır. Tüm bu nedenlerle yargılamanın yenilenmesi yolunun
ayrı bir dava olduğunun kabulü zorunluluk arzeder. Ayrı bir davada verilecek kararın da ilk
davadan bağımsız kanun yoluna tabi olduğu sonucu da kendiliğinden çıkmaktadır.
Nitekim, Medeni Usul Hukuku, 15. Baskı, Cilt 3'de Pekcanıtez Usul kitabında
2346 sayfada “Yargılamanın iadesi talebi bir dava olarak açılıp görüldüğünden,
dava hakkında mahkemenin verdiği karara karşı süresi içerisinde diğer
koşulların da bulunması halinde olağan kanun yollarına başvurulabilir.”
denilmektedir. Aynı şekilde İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku
(Ağustos 2016. Sayfa 804) adlı eserde Prof. Dr. Baki Kuru" yargılamanın
iadesi davası sonucunda verdiği karar istinaf edilebilir.” şeklinde konuyu
açıklamış bulunmaktadır.
5235 sayılı
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev
ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2/1 maddesinde, “Bölge Adliye
Mahkemeleri'nin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve
başlayacakları tarih, Resmi Gazete'de ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş
ve Resmi Gazete’de ilan yapılarak Bölge Adliye Mahkemeleri 20.07.2016 günü
itibariyle fiilî olarak göreve başlamıştır.
Diğer
taraftan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3/2 maddesinde
“Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz
yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı
Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten
önceki 427 ilâ 454'üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.”
düzenlemesine yer verilmiş iken 6723 sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile bu hüküm “12/01/2011
tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3'üncü maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan “aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan"
ibaresi “verilen” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki cümle
eklenmiştir. Bu kararlara ilişkin dosyalar Bölge Adliye Mahkemesi'ne
gönderilmez.” şeklinde değiştirilmiştir.
Bu değişiklikten önce kanun yoluna başvuruda
kanun yoluna başvuru tarihi nazara alınır iken, değişiklikle bu yol terk
edilmiş ve karar tarihi esas alınmıştır. Yani anlaşılması gereken şudur; bir
karara karşı kanun yoluna başvurulur iken bu kararın verildiği tarihe
bakılacaktır. karar, 20.07.2016 tarihinden önce verilmiş ise temyiz yoluna,
20.07.2016 (bu tarih dahil) tarihinden sonra verilmiş ise, istinaf yoluna
başvurulacaktır.
İki düzenleme
değişiklik ile birlikte değerlendirildiğinde, istinaf kanun yolunun yürürlüğe
girdiği 20.07.2016 tarihine kadar temyiz kanun yoluna başvurulmuş bir karar
hakkında bu kararın kesinleşmesine kadar geçecek süreçte 1086 sayılı Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun istinafa ilişkin düzenlemeleri eklenmeden önceki
hâli uygulanmaya devam edilecektir. Yani 20.07.2016 tarihinden önce temyiz
yoluna başvurulmuş bir dosya bu yolla sonuçlanacak olup, bu dosyanın hiç bir
şekilde istinaf incelemesine tabî tutulması söz konusu olmayacaktır.
20.07.2016 tarihinden önce bir dosyada verilen
karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulmuşsa, o karar Yargıtayca bozulmuş
olsa dahi bundan sonra verilecek kararlarla (bozmadan geçmiş dosyalarla ilgili
verilecek kararlar) ilgili olarak da
başvurulması gereken kanun yolu 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun
istinafla ilgili değişikliklerinin yapılmadan önceki hâline ilişkin
düzenlemeler gereği temyiz ve koşulları varsa karar düzeltme yoludur. İstinaf
yolu söz konusu olmayacaktır. Burada sonradan verilen kararın 20.07.2016 tarihinden
sonra verilmiş olmasının önemi yoktur. Daha açık anlatım ile daha önce Yargıtay
incelemesinden geçen bir dosyada verilen kararın istinaf edilmesi mümkün
değildir.
20.07.2016
tarihinden sonra verilen kararlara karşı
kanun yoluna başvurulacaksa, burada ikili ayrım yapmak gerekir.
İlk olarak,
biraz önce açıklandığı üzere 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararla ilgili olarak daha önce temyiz kanun yoluna
başvurulmuşsa, artık o karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması mümkün
değildir. Bozma sonrasında verilecek karara karşı başvurulacak kanun yolu yine
temyiz olup, bu inceleme sonucunda verilecek karara karşı 1086 sayılı Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 ve devamı maddelerinde gösterilen şartların
oluşması halinde karar düzeltme yoluna başvurulması da mümkündür.
İkinci olarak,
20.07.2016 tarihinden sonra verilen karar ile
ilgili olarak öncesinde bir temyiz incelemesi yapılmamışsa, bu tarihten
sonra verilen kararlara karşı başvurulması gereken kanun yolu istinaf kanun
yolu olacaktır.
6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3/2 maddesinde “...HUMK'nın 427 ilâ 454.
maddelerinin uygulanmasına devam olunur...” şeklindeki hükmün nasıl anlaşılması
gerektiği değerlendirilmelidir. Gerçekten de maddenin lafzında bu düzenlemeden
ilk verilen kararın yargılamanın yenilenmesi hükümlerini de kapsayacağı sonucu
çıkarılabilir ise de, az yukarıda yapılan açıklamalar ile yargılamanın
yenilenmesi davasının özellik ve nitelikleri birlikte değerlendirildiğinde bu
atfın hükmün şekil anlamda kesinleşmesi olarak anlaşılması gerektiği
düşüncesindeyim. Olağanüstü kanun yolunu olağan kanun yoluna çevirecek şekilde
yorum yapmak kanun koyucunun amacının dışına çıkar. Nitekim İstinaf Sistemine
Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku (Ağustos 2016. Sayfa 750) adlı eserde Prof.Dr.
Baki Kuru HMK geçici 3/2 maddedeki 427 ilâ 454'üncü" deyiminin maddi hata
içerdiğini ve “427 ilâ 444'üncü" madde şeklinde anlaşılması gerektiğini
belirtmektedir. Aynı şekilde karşılaştırılmalı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 8.
baskı 2015, sayfa 514'de Prof. Dr. Ali Cem Budak burada yapılanan dil sürçmesi
olduğunu savunmaktadır. HMK Bilim komisyonu üyelerinin de içinde yer aldığı
bilim adamları tarafından yazılan, Medeni Usul Hukuku, 15. Baskı, cilt 3'de
Pekcanıtez Usul kitabında 2163 sayfada"
geçici 3. maddenin çok iyi ifade edildiği, meramı, maksadı tam anlattığı
maalesef söylenemez. Örneğin ilk fıkrada sadece temyizden bahsedilirken ikinci
fıkrada yargılamanın yenilenmesi de dahil tüm kanun yolları kapsama
alınmaktadır. Ancak, ilkinde sadece temyiz ifadesi yetersiz kaldığı ve doğru
ifade edilmediği gibi, ikincisinde de yargılamanın yenilenmesinin dahil
edilmesinin çok haklı bir açıklaması mevcut değildir. Ayrıca, ikinci fıkradaki
önceki düzenlemede, değişiklikten sonraki ifadede tartışılacak
niteliktedir." denilmektedir.
Öte yandan,
sayın çoğunluğun görüşünün kabul edilmesi halinde yargılamanın yenilenmesinde
sonra yürürlüğe giren HMK hükümleri uygulanmasına rağmen, verilen bu karara
karşı gidilen kanun yolunun önceden yürürlüğe giren ve mülga olan HUMK
hükümleri olmaktadır. Bu da kendi içerisinde bir çelişki oluşturacak
niteliktedir.
Bir başka
açıdan bakıldığında, yeni bir dava niteliğinde olan yargılanmanın
yenilenmesinde istinaf kanun yolunun atlanması halinde yürürlükte olmasına
rağmen tarafların iki dereceli kanun yolu sisteminden faydalanamaması sonucu
ortaya çıkmaktadır. Tartışmalı hallerde taraflara daha ziyade başvuru hakkı
tanıyan ve hak arama özgürlüğünün önünü açacak nitelikte yorumlara üstünlük
tanınması gerektiği ulusal ve Uluslararası metinlerde kabul edilmektedir. Bir
başka deyişle tarafın elinden iki dereceli kanun yoluna başvurma hakkından biri
elinden alınması sonucu ortaya çıkmaktadır.
Tüm bu
nedenlerle yargılamanın yenilenmesi yolu maddi ve şekli anlamda kesinleşmiş
kararlara karşı başvurulabilinen ayrı bir dava netiliğinde bulunduğundan bu
davaya ilişkin verilecek karar tarihine göre işleyecek kanun yolunun tespiti
gerektiği açıktır. Somut davamızda yargılamanın yenilenmesine ilişkin verilen
karar tarihi 15.12.2016 olup, Bölge Adliye Mahkemeleri'nin kuruluş tarihi olan
20.07.2016 tarihinden sonra olduğundan karara karşı gidilebilecek kanun yolu
istinaf olup, bu kanun yoluna doğru olarak başvurulmuş ve dosya İstanbul Bölge
Adliye Mahkemesi 15. hukuk Dairesi'nce de incelenmiştir. Bölge Adliye
Mahkemesi'nin kararının kaldırılmaksızın bu kararın temyiz incelemesi yapılması
gerektiği görüşünde olduğumdan (esasa ilişkin aynı görüşü paylaşmakla birlikte)
sayın çoğunluğun Bölge Adliye Mahkemesi kararanın kaldırarak ilk derece
mahkemesi kararını inceleyen kararına
katılmıyorum.
Üye
Adem Albayrak